Ülkemizde kripto para yatırımı konusunda en son yaşanan Forex, Thodex ve Vebitcoin adlı şirketlerin dolandırıcılık olayının ardından insanların bu ve benzeri araçlara bu kadar rağbet etmelerinin sebebi düşünülmeye başlandı.
Mağdurların yatırdıkları paraları geri alıp alamayacağı hala belirsizliğini sürdürürken, yerli para piyasalarına olan güven de sarsılıyor. Kitlelerin dolandırılmasının ardındaki psikolojik ve sosyolojik nedenleri Para Koçu Pelin Narin Tekinsoy yorumladı.
Reel para birimleri veya kripto paranın alış ve satış işlemlerinin yapılmasıyla birer değişim sitesi şeklinde çalışan bu platformlardan Thodex ve Vebitcoin’in binlerce kişiyi mağdur etmesinin ardından kripto paralar yeniden sorgulanmaya başladı. En önemli soru ise insanlar bu araçlara neden bu kadar yöneliyor ve ne şekilde dolandırılıyorlar? Para Koçu Pelin Narin Tekinsoy konuyu tüm yönleriyle ele alarak sebepleri şu şekilde açıkladı:
Güven sorunu
Bir seneden fazla koronavirüs ile mücadelede kısıtlı ve sınırlı olarak duruyoruz. Sürecin ne zaman biteceğinin belirsizliği güvensizliği de tetikliyor. Güvenli olma ihtiyacımız tüm tutumlarımızı etkileyerek bu dönemde nasıl davranacağımızın belirsizliğiyle hem çevrimize hem de kendimize olan güven sorununu ortaya çıkarıyor. Yarının ne olacağının bilinmezliği algısı tutarsız şekilde davranışlar sergilemeye sebep olurken, başkalarının sözünde durmaması da dışarıya olan güven duygumuzu zedeliyor. Bu da sanki küçük bir çocuk misali düşünmeden davranırken geçmişe bir an geri gidip saniyeler içerisinde geri dönmemize sebep olan bir ses ya da bir cümleyle bizi aldanmaya daha açık hale getiriyor.
Hayatta kalma ihtiyacı sonucu yatırım yapma isteği bu dönemde daha baskın
Şu anda insanların hayatta kalma korkularıyla beraber, maddi olarak da güçlü olma isteği ve beraberinde parasal ihtiyaçları da ortaya çıktı. Ticari giderler, evdeki ihtiyaçların karşılanması, vergi ödemeleri gibi sebeplerle sürekli eriyen paranın değer kaybetmesi ve döviz kurlarının yükselmesi insanları daha fazla para kazanma isteğine itti. Çaresizlik hissi bir çok kişiyi alternatif arayışlara ve hata yapmaya yöneltti. İnsanların hep daha fazlasını istemeleri ve bunu kolay yoldan, kısa sürede nasıl para kazanırım sorusunun peşine düşerek yapmaları dolandırıcılar için zemini hazırladı. Bu kandırmacada, kandırılmayı bile sorgulamadan, güvenilir olan başkalarını kopyalayarak güven arayışımızı kopyala yapıştır şekliyle yaratma içindeyiz. Aynı küçük bir çocuğun ebeveynlerini gözlemlemesi ve onlardan sıkıntılı anında kendisini hemen refaha kavuşturmalarını istemesi örneğinde olduğu gibi. Süreç bir bebeğin temel ihtiyaçlarının giderilmesi için bakım verenlerinden beklediği şekilde primitif bir algıyla işliyor olabilir.
Risk algısı erken çocukluk döneminde aileyle gelişir
Aile içinde erken çocukluk döneminde başlayan güven kodlaması kişinin yaşamında ilerleyen süreçte iş ilişkileri, sosyal çevre dinamikleri ve beraberinde pek çok davranışını etkiler. Doğru konumlandırılamayan güven, erken çocukluk dönemindeki çocuğa bakım vereni tarafından doğru bir şekilde aktarılamaz. Aşırı korumacı ve çocuğun başarmasına destek olmak yerine onun yerine yapmak maalesef güven oluşturmaz. Sınır problemleri çocuğun duygusal ve fiziksel olarak nerede duracağını bilemediği durumlar ortaya çıkarır. Genellikle dünün çocukları bugünün yetişkinleri olarak çoğunlukla susan, görse de karışmayan, görmezden gelen tutumlar içinde davranış geliştirebilir. Çocuk daha erken dönemde tanımlayamadığı konularla ilgili daha fazla risk alabilir çünkü datasında riske dair bir tanım henüz yoktur. Dünün çocukları bugünün yetişkinleri, bu sınırı mantıklı hareket diye tanımlayıp, can yanmasındaki son noktayı riskin tanımı olarak kendilerince ifade edip günü zorladılar. Özetle, çocukta bu “daha fazla risk” tanımı canının dayanamayarak yandığı ilk ana denk gelebilir. Yetişkinlikte risk algısı geliştiğinden çocuğun can yanmasıyla yer değiştirecektir. Kayıp ve kazanç olgusu da bu şekilde edinilen risk tanımıyla yer değiştirir. Acıdan kaç hazza koş sözü tam da bu durum için söylenmiş gibidir. Bununla baş edebilmek için haz ve acı tanımınızı netleştirdiğinizde bir yerden bir yere koşmaya gerek kalmayacaktır.
Bağlanma Kuramı para harcamamız üzerinde etkili
Güvenli bağlanma ve güvensiz bağlanma olarak ayrılır ve tüm problemli durumlar çoğunlukla güvensiz bağlanmanın içeriği gibidir. İlk doğduğumuz andan itibaren 2 yaşına kadar bir model geliştiririz. Bağlanma davranış sisteminin; fiziksel, psikolojik veya hayatta kalmaya dair ortaya çıkan hastalık, açlık, salgın gibi durumlarda bağlanma figüründen uzaklaşmak ya da araya mesafe girerek hayatsal tehdit oluşturması gibi durumlarda etkinleştirildiği söyleniyor. Bağlanma teorisinin kuramcısı Jhon Bowlby’e göre bağlanma, bir kişinin korktuğunda, yorulduğunda veya hasta olduğunda bir figürle ilişki kurmak ya da yakınlık aramak için duyduğu güçlü bir istek ve duygusal bir bağdır. Günümüzde yaşanan ve bu kadar olumsuz duygusal ağa balık gibi takılmamızın sebebini de bir nevi oluşturmaktadır. Kandırılma ve dolandırıcılık sistemindeki bireyin güven arayışı ve bu ihtiyacın karşılanma biçimi tamamen çocuk benliğimizin yetişkinlikteki tezahürü şeklindeki davranış biçimidir. Dolandırıcıların hızlı dönüşü, konuya hemen cevap vermesi, çocuğun taleplerine bakım vereni tarafından hemen karşılanmasına denk gelebilir. Panik tutum cevap verilerek sakinleştirilir. Erken dönem çocuğun, heyecan ve isteğinin yerine getirilmesindeki davranış modeline hemen hemen karşılık gelebilir. Bu tutum bireyin ihtiyaçların giderilmesine bağlı olarak rahatlatma ve ilişkinin bu şekilde bakım verenle güvenli bir şekilde sürdürülmesine benzemektedir. Dolandırıcıların yaptığı kurumsal cevap verme şekli ve bilgi içeriğini detaylı okuyabilmek, çocuğun duyu organlarıyla anneye bağlanma ve temas iletisi ihtiyaçlarını da giderir.
Kurumsal duruş aldanma sebebi olmamalı
Dolandırma amacıyla hareket eden kişilerin güven veren ses tonu veya görüntüsündeki temizlik, sadelik ya da samimi ifade, bireylerin yanılma ihtimalini güçlendiriyor. Bu sebeple regrese olan yani geçmişe doğru anlık yolculuk yapan birey gerçeklik yanılgısıyla kandırılmaya müsait bir yetişkin çocuk haline gelebilir. Bunu paranın bugünkü psikolojik sonuçları olarak yaşamaktayız. Şimdi değilse bile başka konularda kandırılma, yanılma, hata yapma ihtimalini yaşamak istemiyorsak duygusal açlık, boşluk ihtiyacımızı kaç yaşında olursak olalım karşılamamız önemlidir. Bugün parasal olan kandırılma yarın hayatımızın başka alanlarında yeniden kapımızı çalabilir. Bu konuda eksiklik hisseden bireyler psikolojik destek alabilirler. Süreç maalesef tek başına baş edilebilecek kadar basit değildir. Çünkü zihin sürekli oyun halinde ve manipülasyona açıktır. Tarafsızca gözlem yapacak bir profesyonel ile çalışmak süreç için yardımcı olacaktır.